Sabah Gazetesi’nden Şelale Kadak’ın 06 Ağustos 2008 tarihli yazısı: Sonda söyleyeceğimi baştan söyleyeyim öncelikle. Umarım Spor Toto’nun ‘İddaa ihalesi’ iptal olmaz. Olursa çünkü işte o zaman o çok söylenen ‘kamu zararı’ oluşur. Çünkü sistem kesintiye uğrayacağı için devlet gelirinden olur, spor kulüpleri zarar görür.
Bu sütunlarda İddaa ihalesiyle ilgili ‘adres belli’ dedirtecek şartname değişikliklerine isyan eden katılımcıların ne düşündüklerini okudunuz.
Daha sonra Spor Toto Genel Müdürlüğü bu iddialara bir yanıt verdi. Yanıtları okudum ama bir haftadır şartnamenin değişen ve de bu yüzden hem eleştirilen hem de isyan edilen bölümlerine bakıyorum ve hakikaten anlayamıyorum. Bu yazı benim anlayamadığım ancak eminim ki bu şartnameyi oluşturanların gayet iyi anladığı bölümlerle ilgili ilginç tespitlerden oluşuyor yani.
İhale şartnamesinde eleştirilen en önemli konu bana göre ‘pilot şirket’ konusu. İhaleye girecek olan şirketlerden birinin temsilcisi diyor ki tek başına bu bile ihaleyi zora sokuyor. Soru şu. Neden şartnamede pilot şirketin yüzdesi belli değil. Düşünün herhangi biri herhangi bir şirketi-diyelim Malezya’dan buldu-yüzde 1 ile kendine ortak edip bu ihaleye girebilir. Sonra da ihaleyi alır almaz bu şirketi gönderebilir. Bu arada pilot şirket öylesine önemli ki iş deneyim belgesini bu şirket getiriyor. Dikkatinizden kaçmasın.
Uzun adı Merkezi Bahis Sistemi ve Risk Yönetim Merkezi Kurulması ve İşletilmesi ile Başbayilik İş ve Hizmetleri’ne ilişkin 12 Ağustos’ta yapılacak olan ihaleden söz ediyorum size.
İddaa markası 2003’te oluştu ve bir anda öylesine popüler oldu ki hem devletin hem de spor kulüplerinin geliri şahlandı. İşte bu sebeple önümüzdeki ihale büyük önem taşıyor.
Ama tabii bu ihalenin herkes için şeffaf olması çok önemli. Yani bana ulaşan iddialar nasıl olur da Spor Toto’nun dikkatini çekmiyor. Eleştirilere ve iddialara, ‘Rekabet şartlarını iyileştirdik. Aslolan kamu yararı’ açıklamasıyla cevap veriliyor, doğrusu aklım almıyor.
Çıta neden çok aşağı indi?
Biliyorsunuz en büyük eleştiri konularından biri üç kez değiştirilen ihale şartnamesinin son şeklinde, istenen 2 bin 400 bayi şartının, 1000’e indirilmesiydi. Tüm dünyadan katılan pek çok şirket var ve sadece bir tanesinin bu kadar az bayisi vardı. Bayi sayısı önemli deniyor, çünkü bu o şirketin bu alanda ne kadar tecrübe sahibi olup olmadığını da gösteriyor.
Bu konuda ilginç bir eleştiri var. İsmini açıklamak istemeyen ama ihaleye giren önemli gruplardan birini temsil eden bir haber kaynağım şöyle anlatıyor: ‘Şartnamede deniyor ki ihale ilan tarihinden geriye doğru son beş yıl içinde, asgari toplam 1 yıl olmak için yurt içinde ve yurtdışında en az bin adet bayiden oluşan bayi ağını ve 1 milyar YTL hasılatı belgelemek şart. Ama işin ilginç yanı, söz konusu 1 yılın hesaplanmasında, toplamı bir yıl olmak üzere, asgari bayi sayısını sağlayan bir ya da birkaç dönemdeki sürelerin toplamı esas alınacak. Bu ne demek biliyor musunuz? Sürekli bir yıla bile bakılmıyor. Firmanın faaliyeti kesintili olmakla beraber, belki bayi açmış ve bir kısmı hemen kapanmış da olabilir ama bayi sayarken bunlar da ekleniyor. Böyle bakarsanız, kim bilir belki bahsi geçen şirketlerin devamlı 500 bayisi dahi yoktur! Bir yandan da diyorsunuz ki bu iş ileri teknoloji ve deneyim gerektirir. Oysa ki çıta oldukça aşağıya indirilmiş vaziyette. Hangi ileri teknoloji ve deneyimden söz ediyoruz? Bu şartlar altında kamu zararı söz konusu olabilir.
Hakikaten anlayan varsa anlatsın. Bir taraftan deniyor ki ileri teknoloji gerektiren bir iş, ama bir taraftan da şartname öylesine esnetiliyor ki sanki bütün şirketler vasıfları ne olursa olsun katılabilir. Sizce bunda bir tuhaflık yok mu? Sonra ihaleyi biliyorsunuz en düşük teklif oranını veren şirket alacak. Peki ya bu teklif aşırı düşükse? Yani ihalede bunun ölçüsü de yok. Sırf ihaleyi almak için inanılmaz düşük teklif verildiğini düşünün sonra bir de alan şirketin işin gereklerini yerine getirecek nitelikleri oluşturamadığını…
Yanlış anlaşılmasın burada benim tek takıldığım konu hani hep kamu yararı deniyor ya, işte benim için önemli olan bu. Kamu zararı oluşmayacağına nasıl emin olunuyor bu durumda? Sonra mesela şartnamede makine, teçhizat ve diğer ekipmandan söz ediliyor ancak kriterleri belli değil?
İnternet şirketleri girerse…
Ayrıca haber kaynağımın dile getirdiği ve bence çok önemli bir diğer konu daha var. Biliyorsunuz bahis oyunları, illegal oyunların önüne geçmek üzere ortaya çıktı. Özellikle internet üzerinden yapılanların önünü kesmek içindi. Ama şimdi kaynağım diyor ki, ‘ihale ilanlarında ‘benzer iş’ tanımı olmasına rağmen, internet üzerinden oynanmasına olanak sağlayacak düzenlemeler var. Yani bu iş deneyimine sahip şirketlerin girmesine olanak sağlanıyor. Bu şirketlerin böylesi bir deneyimi olmadığı için bu ihalede çıtanın çok aşağı inmesi demek oluyor. Özetle ‘Benzer iş’ tanımlaması bu haliyle ihaleye hazırlanan bazı firmalarca tepki çekiyor.
Bir de denetleme konusu var. Önceki şartnamede Sermaye Piyasası Kurulu tarafından yayınlanan güncel bağımsız denetim firmaları listesinde yer alan firmalar şartı varken, sonra bu yeminli mali müşavir ya da bağımsız denetim firmalarına kadar düşürülüyor.
Soru şu. Düşünün benim bir internet şirketim var. Bir de mali müşavirim. Acaba bir şirket bulsam kendime ve ihaleye katılıp, alsam, sonra sabit bayi sistemini kurmakta ne kadar başarılı olabileceğim?
Özetle daha önce de dile getirmiştim, merak ettiğim hakikaten şu. Ne oldu da bir yıldır bu ihale için hazırlanan merciiler, son günde şartları böylesine esnetti, hakikaten yeni mi uyandılar?