Altan Tanrıkulu’nun 19.06.2012 tarihli Hürriyet Gazetesi’ndeki köşe yazısı:

MAYAK Otel‘in karşısındaki ağaçlardan birinin dibinde oturuyorum.. Zaman durmuş gibi..

Toprağın ıslaklığını hissediyorum.. Etrafımda kırmızı-siyah böcekler var.. Şans böceği gibi, ama uçmuyorlar.. Belki de Shakhtar taraftarlarını temsil ediyorlardır, Toprak Ana‘nın üstündeki.. Levent Özçelik ve takım arkadaşları da aynı otelde.. Onlar da, ‘sessizliğin güzelliğinin peşine’ düşmüşler gibi.. Bu turnuvada öğrendiğim en önemli konu futbolun önündeki engeller.. Futbol bizim sporumuz.. Tüm insanlığın eğlencesi.. Futbolu kirletmek isteyenlere karşı en büyük güç alkışlarımız olmalı.. Her şartta kazananı alkışlamanızı istiyorum artık.. Çünkü bu güzel oyunumuzu kirletenlerin amacı bizi oyundan soğutmak.. Onların kazananla-kaybedenle çok işi yok.. Birkaç küçük hesap dışında..

Vergi veren şirketleri seçin

– BAHİSLER kurulur, bozulur.. Tekrar kurulur, tekrar bozulur.. Anında bahis oynanması istenir.. İsteyen oynar, isteyen oynamaz.. Bizim ülkemizde bahis oynamak serbest.. Ama bahis oynamanın yasak olduğu ülkeler var.. Çok şeye sahipler ama çok fazla yasakları, ‘simsiyah çarşafları‘ var.. Bahis oynarken birşeye dikkat edin.. Mutlaka ama mutlaka ülkemize vergi ödeyen şirketleri tercih edin.. Cebinizdeki parayı değil, eğlenceye ayırdığınız paranın üçte birini harcayın en fazla.. Üçte biriyle gezin, yiyin, için.. Diğer üçte birini kötü gün için ayırın.. Takımınızın maç kaybettiği akşamlar oturup arkadaşlarınızla biraz kafa çekin mesela.. Sonra da ‘Allah‘a şükredin’.. Yediğiniz, içtiğiniz ve kaybetmeyi kutlayabildiğiniz için..

Hayat da bir bahis

– BAHİS varsa, şike vardır.. Acaba? Ya bahis varsa şike olmuyorsa.. Bahis, kazanan vergisini ödüyorsa, en güzel iddia araçlarından biridir.. Özellikle çalışan, emek harcayan ve ter akıtan erkekler için.. Hayat bir bahis değil midir? Herşey bir bahisle başlamadı mı? Demek biz kazanmışız ki; ilk, Adem yaratılmış.. Sonra kimin, neden kaybettiği ortada değil mi?

Ofsayt!

– EURO 2012‘deki en güzel gol sanırım finalde atılacak.. Çünkü kupa, kazandıran golü atan oyuncuya sahip takıma verilir hep.. Tabii tarih 3 Temmuz 2011 değilse.. İçimdeki futbol sıkıntısı biraz azaldı buralarda.. Çünkü hakemler çok iyi.. Hataları çok önemsenmiyor.. Kimse hatadan bahsetmiyor.. Gerçi ben Ukraynaca ‘Hakem, hata, ofsayt’ nedir falan bilmiyorum.. Bazı maçları seyretmeye vaktim de yok bütçem de.. Sağolsun Mehmet sütunlarında yer açtı bana.. Ne kadar yazarsam, o kadar kullandı yazılarımı.. Herkes yapmaz.. Hıncal Ağabey, ‘Atılmayacak yazı’ yok diye başlardı öğütlerine.. Yanlışmış.. Emek, değerlendirilir.. Değerlendirmeyen ofsayta düşer.. Ben yöneticiyken çok ofsayta düştüm.. O yüzden ellerinden öperim Hıncal Ağabey.. Mehmet‘le birgün ziyaretine gelelim senin.. Bir de hediyem olacak sana.. Fırtınalı gençliğimin hatrına..

Yeşil sahalar bizim kalsın!

– DÖNELİM futbola.. Kalelerin içine elektronik göz koyulması için yoğun çalışmalar var.. Şenes Bey‘e sesleniyorum.. Yapabiliyorsanız buyrun ofsaytı elektronik gözle tespit edin.. Edebilir misiniz? Var mısınız bahse? Ben bahse girmeyi çook severim..

Hatırlarsınız.. Bir gün sizi ziyaret etmiştim.. İkimizin de ortak bir hobisi var.. Futbolla ilgili anılarımızı, değerli eşyalarımızı saklarız.. Michel Platini, benim futbol kahramanlarımdan biri, bilirsiniz.. O çimlerden gelme.. Oralara, oyun oynanırken sadece bizler ayak basalım.. Çocuklarımız, amatörlerimiz, yıldızlarımız, profesyonellerimizle.. Futbol emekçileriyle.. Hakemlerle.. Doktorlarla, masörlerle.. Gerekirse polislerle.. Askerlerle.. Ama orası bizim kalsın.. Çünkü futbol ofsayta düşebilir.. Elektronik gözlü bir direğin vereceği yanlış bir kararla..

Kaptan tatilde..

– ALEEEEX… Aleeeex… Aleeeex… Sana ‘Kaptan’ dedim dikkat edersen.. Hala kaptanısın bu takımın.. Ama dikkat et, ben yazılarımı hep iki noktalı cümlelerle bitiririm.. Sana özel değiştirdim.. Bir nokta daha ekledim, sana seslenirken.. Bunun kıymetini bil.. Çok çalış.. Önceki sezon olduğu gibi.. Yan gel yatma, bazen yaptığın gibi.. Biz birbirimizi tanırız.. Ankara‘daki kupa maçında harika oynadın.. Maçın adamıydın.. Ama dikkat et, seni öne çıkartan biraz takım, biraz hocan, biraz da ailendir.. Bir tarafa çok yönelme..
Fenerbahçe ne Barça‘ya benzer ne Coritiba‘ya.. Fenerbahçe; ‘Bahçedeki Fener‘dir..’ O Fener‘in kaptanı olmak önemlidir.. Ama daha önemli olan o bahçeye uzak diyarlardan, bir kupa getirebilmektir.. Türkiye‘de hiçbir takımın sahip olmadığı bir kupa.. Bilmem anlatabildim mi derdimi..

Özü-il..

– ALMANYA tam da Sergen‘in dediği gibi gidiyor.. Tamam Rıdvan konunun uzmanı.. Ama benden iyi değil futbolda.. İsterse bir televizyon programına çıkalım.. Bir kez.. Reklam gelirlerini yetimlerle ilgili bir kuruma bağışlayalım.. Çünkü başta Başbakan Erdoğan olmak üzere devletimizin en hassas olduğu konulardan biri bu.. Rıdvan‘a meydan okumamı yaptım.. Beklerim.. Belleğim iyidir bilir.. İddialıyımdır bilir.. Onun kadar Fenerbahçeli değilimdir.. Başka takım forması giymem.. Hodri meydan.. Alsın en önemli kozu Acun‘u buyursun Sky 360‘a.. Sadece tek bir program.. Çünkü Rıdvan‘la ikincisini yapmam.. O NTV‘nin en büyük kozu.. Onsuz NTV seyretmek zor olur halkımıza.. Rıdvan olağanüstü ama Sergen daha içten.. Sergen daha çocuksu.. Belki de o yüzden sevdik birbirimizi.. Bana, ‘Almanya finali İspanya ile oynar 2-1 kazanır’ dedi.. Golleri bile söyledi Sports Galaxy‘de.. Ben ise İngiltere‘ciyim.. Kendine iyi bak, ‘Süper Solak’.. Mesut var bu arada başlıkta.. Vardır bir anlamı.. Ya ilk hecede ya ikincisinde.. Buyrun size bir bilmece.. Yanıt gelecek yazıda..

Kaynak: Hürriyet