Habertürk Gazetesi’nden Umur Talu’nun 30 Mart 2010 tarihli köşe yazısı:

‘İDDAA şikesi’nden Fatih Akyel, çok sayıda futbolcu, futbol satıcısı alındı.

Çünkü ‘şike’ ahlaksızlık! Sistem böyle.

Servetler, şöhretler sistemden ‘ahlaklı’ besleniyor ve her ‘sindirim sistemi’ gibi, ‘pisliğini’ şike, dümen biçiminde mıçıyor.

Açıktaki pisliğe bakıyoruz sadece: Ay ne pis kokuyor!

Kimseyi suçlamıyorum.

Azıcık muhakeme yapsalar yeter. Maç izlemeye oturuyorsun. ‘Madrid derbisi’ yanında, hatta Beşiktaş-Eskişehir, Belediye-Bursa, Gaziantep-Sivas, Denizli- Kasımpaşa yanında keçiboynuzu derbiyi.

Maçları (bence iyi) anlatan sevgili kardeşimiz, ki kimliği gazeteci; bu kez anlatıcı değil, stüdyoda görevli. Maç başlamadan dış sesi duyuluyor.

Bizi ‘yeşil çimlere’ gömüyor.

Zaten ‘İddaa’ holdingi medya grubunun futbol kanalında görevli… Yetmiyor, biz sahaya bakarken, o maç anlatır gibi, görüntüsüz dış sesiyle ‘bonus reklamı’ yapıyor. Tatlı tatlı, hem de görevli olduğu programda. Reklam olduğunu zor anlıyoruz. Sesine alışığız, güvenmek istiyoruz!

Derken, ‘hotzotçu’ ama programlarına yıllarca ‘dürüst, dobra, delikanlı’ diye bakmak istediğimiz yorumcu, ekran altı reklam, başını uzatıyor, ‘İddaa sitesi’ reklamını yapıyor.

Heveslendiriyor.

Yaşı tutmuş, tutmamış on binlerce kişi hevesle ‘iddia’laşıyor. Piyangodan ziyade kumar. Çünkü ‘basan’ alıyor. Çok kazanmak zaten en olmayacak sonuçlara bağlı. Medya, sistemin esas çarkını çevirirken; Trabzon‘dan Ali Şen, Tepecik‘ten Fatih, ‘sistemin pisliği’ diye taşlanıyor.

Sistemin herkesin parasını, kimi insanın da bir ötekininkini almasına dayalı çarkları tertemiz; fırıl fırıl çarkta fırıldak çevirmeye çalışan ‘çete’!

Futbol, futbolcu, kulüpler yarış atına, dövüş horozuna, dalaş köpeklerine çevrilip üzerlerine para basılıyor…

Futbol kültürü, dayanışma bilinci, takım ruhu, forma asaleti, taraftarlık sadakati ‘üç paralık kupon’a yatırılıyor…

Taraftar profesyonelleştiriliyor, cambazlaştırılıyor, kumarbazlaştırılıyor; kimi bir koyup üç almak için takımının yenilmesini ister hale geliyor, Norveç ikinci ligi üstüne bahis, derin futbol ilgisi, bilgisi sanılıyor… Sonra ‘şike’ ne kadar da ayıp!

Tabii ki buraya has değil.

Borsadan, kâğıttan, spekülasyondan, çıplak paradan, küçük tasarrufların istismarından servet yapmayı pohpohlamış küresel kumar ekonomisinin küresel futbol kumarhanesi bu!

Memleketin ‘suç ortakları’ en yaygın ‘banka hortumları’ndan biri Egebank vakasıydı, hatırlıyor musunuz?

TC Cumhurbaşkanlığı damgalı kâğıtla Azerilere yeğenin bankasını tavsiye eden Cumhurbaşkanı. Banka sahibi yeğen. Yeğenin pazarlamacısı büyük reklamcı. Cumhurbaşkanı‘nın tavsiye kâğıdını halktan gizleyen medya. Bir fotoğraf da arşivde saklandı. Aklımdan çıkmıyor. Her koldan büyük medya yönetmenleri, reklamcının ofisinde bankacının yanına aile fotoğrafı gibi yığılmış, her birine akacak on milyonlarca dolarlık reklam pastasını kutluyor.

Pastanın ‘Şuranın nesi meşhur’ reklamında ‘meşhur gazeteciler’ çıkıyor. Pastayı yiyen medya, ahaliyi o bankaya çağırıyor. Sonra hortum çıkıyor, banka uçuyor, ‘pislik’ dökülüyor! Bankacı, reklamcı suçlu, tamam! Banka battı, ama fotoğraftakiler hep itibarlı kaldı!

Peki bir tek ‘pislik’ mi ‘pislik’tir bu hikâyede! Pisliğin aktığı yer kanalizasyon ise, beslenip şişerken onu üreten mide ve bağırsaklar ne? Onlar vücut tabii! Sağlam kafanın sağlam vücudu. Zeki, çevik ve ahlaklı!