Hürriyet Gazetesi’nden Gila Benyamor’un 04.03.2012 tarihli köşe yazısı:

Las Vegas, artık sadece bir kumarhane cenneti değil. İklimi nedeniyle aynı zamanda bir emekli cennetine de dönüşüyor. Son dönemde bu bol ışıltılı şehre yerleşenler arasında çok sayıda da Türk var.

Las Vegas, ABD‘nin nüfusu en hızlı artan ikinci şehri. İki milyonluk şehrin yılda ağırladığı turist sayısı Türkiye‘yi ziyaret edenlerden fazla.

Karşılaştırma yapmak gerekirse Türkiye 2011’de 30 milyon turist ağırlarken Las Vegas yılı 39 milyon turistle kapatmış.

Dünyanın kumar ve eğlence merkezi aslında büyük bir Disneyland: Paris‘in Eyfel Kulesi, Opera Binası, Zafer Takı‘nın küçültülmüş kopyaları, New York‘un Brooklyn Köprüsü, Özgürlük Heykeli ve hatta küçük bir mahallesi, gondollarıyla Venedik kanalları, piramitleriyle Mısır hep birlikte karşınızda.

Kimi şehrin ortalık yerinde kimi de devasa otellerin içinde. Venedik, kanallarıyla, köprüleriyle, meydanlarıyla bir otelin içinde örneğin. Masmavi bir gökyüzünün altında. Ama gökyüzü de sahte.

Las Vegas‘a akın edenler bu kadar yapaylıktan hoşlanıyorsa diyeceğim bir şey yok. Ne var ki, şehrin yöneticileri son dönemlerde daha ‘rafine ruhlar’ için de bir şeyler düşünmüş.

HALUK AKAKÇE‘NİN MÜTHİŞ İŞİ

İtalyan mimarisine uygun bir şekilde yapılmış Belaggio Oteli‘ndeki sanat galerisinde Fransız empresyonist ressam Monet‘nin ve çağdaşlarının tabloları var. Gerçekleri tabii ki.

Ünlü mimar Frank Gehry‘nin ‘Las Vegas‘ta benim ne işim var’ diye tepki gösterdikten sonra ikna olup geldiği şehirde Cleveland Kliniği ‘Beyin Hastalıkları Binası’nı yapmış. 74 milyon dolara mal olduğu söylenen çelik konstrüksiyon tam bir Gehry klasiği.

Şehrin çağdaş sanatta da önemli atılımları var. Son sergisini İstanbul’da, Galerist‘te açan Haluk Akakçe 2006’da, Las Vegas için ‘Sky Is The Limit’ isimli projeyi hayata geçirmiş.

Las Vegas‘ta, 1940‘lı yıllarda ilk kumarhanelerinin açıldığı Fremont Caddesi‘nde görüp hayran kaldığımız dev LED ışıklı ekrandan oluşan kubbe, Akakçe‘nin en etkileyici işlerden biri.

Milyar dolarlık otellerin devreye girmesinden sonra gözden düşen Fremont Caddesi, böyle çağdaş işlerle yeniden en çok ziyaret edilen bir mekâna dönüşme yolunda. Bunda da ünlü bir Türk sanatçısının payı var.

BUNCA IŞILTININ KAYNAĞI KÖMÜR

Türklerden söz açılmışken, rehberliğimizi yapan Pınar Çağlayan‘ın aktardığına göre, Las Vegas‘ta yaşayan Türklerin sayısı giderek artıyor.

Ekonomik krizin kıskacındaki şehirlerden gelenler de var, emeklilik günlerini geçirmeye gelenler de. Zira Las Vegas, iklimi nedeniyle bir emekli cenneti aynı zamanda. ABD‘nin ’emekli cenneti’ diye bilinen Florida‘da da yaşanan doğal afetlerden korkanlar kapağı buraya atıyor.

Tabii, kriz Las Vegas‘ı da vurmuş ama daha küçük ölçekte. Çağlayan‘ın söylediğine göre, 2000‘li yılların başında acayip şişen emlak fiyatları neredeyse yüzde 40 oranında düşmüş. Las Vegas‘ta ev almak isteyenler için tam zamanı.

24 saat ışıl ışıl Las Vegas‘ın ne kadar çok elektrik tükettiğini tahmin etmek zor değil. Sayısı 200 bini aşan kumar makineleri, insanların ‘çölün ortasında sörf yapmasını’ sağlayan otellerdeki sahte dalgalar, ışıltılı reklamlar, hepsi birer ‘enerji canavarı’. Bir casino’nun yıllık elektrik tüketiminin küçük bir ülkenin tüketimine eşit olduğu hesaplanmış. Piramidi ve sfenksiyle Mısır‘dan direkt buraya taşınmış izlenimini veren Luksor Oteli‘nin ışıkları uzaydan görünüyormuş.

Las Vegas‘ı besleyen altı tesiste ağırlık kömürde. Kömürün payı yüzde 80 oranında. Yani bu kadar ışıltı, bu kadar gürültü patırtı, atmosferi en fazla kirleten dünyanın eski enerji kaynağıyla besleniyor.

Nevada Çölü’nün ortasındaki bu şehrin enerji tüketimininin ancak yüzde 1‘ini güneşten karşılıyor. Bu da, 1940‘lı yılların mafya babası Bugsy Siegel‘in tasarladığı Las Vegas‘ın başka bir çelişkisi.