Zaman Gazetesi’nden Fatih Uraz’ın 2 Eylül 2008 tarihli yazısı: Futbol olgusu Türk insanını öylesine kıskacına almış ki yurtiçi ve yurtdışı maçlar, transferler, cezalar, bahisler, yorumlar, dedikodular derken kesintisiz 12 ay futbolla yatıp futbolla kalkar olmuşuz. İşin ilginç yanıysa küçük bir azınlık dışında futbol sevdalılarının olup bitenden rahatsızlık duymayışı.
Geçtiğimiz hafta içinde Rus takımı Zenith’in Avrupa’nın en güçlü ekibi Manchester United’ı yenerek süper kupaya uzanışı nedendir bilinmez bizi İddaa oyununun en fazla oynandığı illerden birisine, bir taksi şoförüyle yaptığımız kısa sohbete götürdü. Havaalanında boş gördüğümüz ilk damalı arabaya bindiğimiz zaman adı neredeyse bahis oyunlarıyla özdeşleşmiş ilimiz hakkında söylenenlerin doğruluğunu sınamak adına sürücüye zarf atarak ‘Kuponlardan ne haber?’ diye sormuştuk. Cevap müthişti: ‘Vallah abi hepsini bilmişem ancak Mançester beni yakmıştır!’ O sözün ardından ister inanın ister inanmayın Avrupa liglerini bir analiz etmeye başlamıştı, benim diyene taş çıkartır; en azından işi bizden daha iyi bildiği kesindi!
Tabii ki bu bahsi durduk yerde açmadık; geçen hafta ihalesi yapılan İddaa oyunları hakkında üç beş kelime edelim istedik. O tip oyunları kumar diye algılayan da var zevk aracı gibi gören de var; para kazanma adına oynayan da var, o heyecanı hissetmeyi arzulayan da var. Kişisel kanaatimizi sorarsanız değil oynamak nasıl oynandığını dahi bilmiyoruz. Ne var ki halkımızın bu oyunu benimsediğini ve tutkuyla oynamayı sürdürdüğünü yakinen biliyoruz. Öyleyse insanlara ahlâk dersi vermekten geri durarak bazı tespitlerde bulunmak yararlı olabilir. Bahis oyunları legal oluncaya dek geçen sürede insanlar mutlak surette bir yol bulup ‘Avantadan para kazanmanın derin hazzını tatmak’ maksadıyla ister adına kumar, isterseniz bahis deyin fark etmez, bir biçimde o işlere para yatırıyordu. Devlet bu işe direkt müdahil olarak hem yeraltına gidecek parayı sisteme çekmiş oldu hem de o paralardan hatırı sayılır miktarda vergiyi alarak ekonomiye ivme kazandırdı diyenler olabilir. Öte yandan ‘İyi; mademki amaç yeraltını yer üstüne çıkarmak; öyleyse oldu olacak uyuşturucuyu da devlet satsın; hem para kazanır hem de kim müptela kim değil herkes bilir!’ diye yorum yapmak da mümkün.
Son yapılan ihalede % 1,4 ile yetinilerek teklif verilmesi aslında konunun vahametini gayet iyi anlatıyor. İddaa ihalesi bir yerde rekabetin, şeffaflığın ne denli büyük yararlar sağladığının son kanıtı oldu desek yanlış olmayacaktır. % 10’ların üstünde teklif verenlerin daha sonra % 1’le yetinmesi pastanın büyüklüğünü ne de güzel anlatıyor değil mi? Dikkat edin konu garanti para olunca ‘ilke, prensip, kamu yararı’ gibi konular asla gündeme gelmiyor, getirilmiyor; varsa yoksa para kazanmak, daha fazla kazanmak. Yanlış anlaşılmasın, o tip bahislere başından sonuna kadar her kademede karşıyız lakin milletin ekserisi bu tip oyunlara aç kurtlar gibi saldırırken devletin kimi noktalarda aciz kalabileceği; dolayısıyla da ‘Engelleyemiyorsak bari kontrolümüz altında oynatalım’ demesi yabana atılacak bir düşünce değil.
Süper Lig takımları dışında kalan ekiplerin İddaa’dan gelecek parayı asker yolu bekler gibi hasretle beklediği noktası da sır değilken hadi gelin de karar verin; İddaa oyunu kumar mı yoksa devlete ve kulüplere önemli bir gelir kapısı mı? Elbette bunu sizler ve bizler aramızda tartışıyoruz yoksa devletin böyle bir tasası asla yok, hiçbir zaman olmayacak da! Oluk oluk paralar akarken insanlar serbest iradesiyle kumar oynamak istiyorsa devlet baskı yaparak onları bu işten neden vazgeçirmeye çalışsın ki?